Posts tagged kadifekale

İZMİR ARKEOLOJİ TURU – 2

İZMİR ARKEOLOJİ TURU – 2
Konak Belediyesinin Nisan ayı etkinliklerinden olan Kültür Turları ikincisi için Atatürk Lisesi önünde toplanıyoruz. Hava kapalı yağmur yağdı yağacak dua ediyorum tur sonuna kadar yağmasın diye. Rehberimiz yine Gazeteci Yaşar Aksoy beyefendi kalabalık bir gurubuz ve ilk turdan tanıştığımız turdaşlarla merhabalaşıp Yaşar beyin antik çağ turu programını okuyoruz.
Bu gün gezeceğimiz bölgeler İzmir Tarih ve Sanat Müzesi, Smyrna Antik Kenti, Kadifekale ve Agora. Kadifekale ve Agora’yı hiç kimseye nasip olmayacak bir ekiple gezmiş ve büyük keyif aldığım bu geziyi yazıp blogda yayınlamıştım. Bu gün benim için mühim olan Smyrna gezisi. Hep merak ederdim. Bu gün bu merakım giderilecek.
İlk durağımız Fuarın içinde ki İZMİR TARİH VE SANAT MÜZESİ ne yürüyerek gidiyoruz. Yüzlerce defa gittiğim fuarın içinde bir müze olduğunu biliyordum ama önünden dahi geçmemiştim. Önce bir hatıra fotoğrafı çektiriyoruz ve Yaşar Bey, müze önünde bilgi veriyor bizlere Amazonları anlatıyor. “Amazonlar Karadeniz’de yaşayan savaşçı bir topluluk Kralları yok Kraliçeleri var. Erkekleri sadece soylarının devamı ve hizmetleri için kullanıyorlar. ‘Kadınların hâkim olduğu bir topluluktan başka bir uygulama da beklenemezdi her halde.’ İşte bu savaşçı kadınlar topluluğu ta Karadeniz’den kalkıyor buralara geliyor ve antik kentlerini kuruyorlar. Ancak bu antik kent ve yaşantılarına ait çok güçlü deliller halen bulunamamış süre gelen bir efsane var.
Müze üç bölümden oluşuyor. Girişte sağda ki binada Taş Eserler, ortada ki bina da Seramik Eserler, solda ki bina da Kıymetli Eserler sergileniyor.
Taş Eserler bölümünde, Helenistik, Roma, Klasik, Geometrik ve Arkaik döneme ait heykeltıraşlık eserleri sergileniyor. İlk bölümde sergilenen taş koltuk bana devasa geliyor ve o dönem insanların çok iri olduklarını düşündüğümü yanımda ki bey ile paylaşıyorum “hele koltuğa bir oturun” deyince görüyorum ki göründüğü gibi değil ben anca sığıyorum ama koltuk rahat biraz daha oturursam kendimi o günlere götüreceğim. Gerçi Yaşar Bey her objeyi dikkatlice inceleyin, okuyun, karşısında durun, düşünün, o günlere gidin demişti ama ben bu kadar yeter deyip koltuktan kalkıyor ve krallarla, kraliçelerle tanışmaya gidiyorum. Nehir Tanrısı Kaistros, Sağlık Tanrıçası Hygieia, Tanrıça Athena, Baş tanrı Zeus, Kader Tanrıçası Tykhe, Deniz Tanrısı Posedon, Bereket tanrısı Demeter le tanışıyor ve Posedon ve Demetere ait Agora’da bulunmuş heykel gurubu önünde Homeros’un İliada’sından aşklarını anlatıyor Yaşar Bey bizlere. Sonra gömü anıtları bölümünde mezar taşı ve lahitleri gördükten sonra Gladyatörler salonundan sonra bu bölümde ki gezim sona eriyor.
Müzenin ikinci bölümü Seramik Eserleri Salonunda İzmir bölgesinde yapılan arkeolojik kazılarda bulunan en eskisi M.Ö. 3000 lerden kalma seramik, taş, kemik ve pişmiş topraktan çeşitli eserleri de görüyor ve üçüncü bölüme geçiyorum…
Üçüncü bölüm, her bayanın mutlaka görmesi gereken Kıymetli Eserler bölümünde bayanların saçlarına, bileklerine, boyunlarına, kulaklarına, küpelerine takmak isteyecekleri taçlar, bilezikler, küpeler, kolyeler antik çağ takıları göze çarpıyor. Ama asıl yoğunluk sikkelerde İzmir’in tüm tarihini içeren dönemlere ait altın, gümüş ve bronz sikkelerin sergilendiği bu bölümde ayrıca tıp ve kozmetik aletleri, aynalar, ok uçları, kandiller ve çeşitli heykelcikler sergilenmekte…
Gezinin bu bölümünü müze ile tanışma olarak kabul ediyor ve daha sonra daha bol bir vakitte gelip gezmek üzere İzmir Tarih ve Sanat Müzesinde ki turu tamamlıyoruz.
Konak Belediyesinin tahsis ettiği araçlara binerek Bayraklı’ya Smyra’ya (Tepekule) doğru yola çıkıyoruz. Yolda İİDE den tanış olduğumuz Burhan Beyle tatlı ve alkol dolu bir sohbete başlıyoruz. Konu İzmir meyhaneleri Burhan Bey doğma büyüme İzmir’li, bilmediğim ve gitmediğim mekânları öğreniyor ve kafama not alıyorum.
SMYRNA; İzmir’in antik çağda ki ismi, bir Amazon kraliçesinin ismi olduğu varsayılmaktaymış. Kentin; Bayraklı’da Tepekule Höyüğü çevresinde yerleştiğini, eskiden denize uzanan bir yarımada olduğunu, İzmir’in kökünün bu bölge olduğunu Tanrıça Athena’nın kenti olan şehrin geçmişinin M.Ö. 3000 li yıllara dayandığını anlatıyor Yaşar Bey ve ilave ediyor, bu şehir aynı zaman da ilklerin de şehri. İlk ana cadde, ilk Athena Tapınağı, ilk su dağıtım kanalları, ilk kanalizasyon sistemi ve ilk mimari açıdan ızgara planlı şehir Smyrna imiş. Merhum Ord. Prof. Ekrem Akurgal’ın insanüstü gayretlerle gün ışığına çıkardığı ve bu gün eşinin devam ettirdiği kazılarla ortaya çıkan bu kentle ilgili bilgileri onun heykeli önünde alıyor ve Smyrna şehir turuna çıkıyoruz. Mevsim özelliği dolayısıyla alanın tamamı otla kaplı yolların bir bölümü kaybolmuş olabilecek tehlikelere karşı dikkatli olmamız konusunda uyarılıyoruz Athena Caddesinde yürürken. Caddenin her iki tarafı tek katlı megaron evlerle kaplıymış ve bu evler temeli taş, üstü kerpiçten yapılmış. Ayrıca çifte megaron, avlulu evler de bulunmuş. Taş plaka döşeli arkaik yoldan ilerleyerek Athena Tapınağına varıyoruz. Son yıllarda yapılmış sütunların belirlediği bu alan ilk tapınak olma özelliğini taşıyor. Arkaik çeşme, ambar ve toplantı megaronu gördükten sonra yağmurda hızlanınca burada ki gezimize son veriyor ve yeni bir güzergâha doğru yola çıkıyoruz. Ancak kapıdan çıkmadan önce sağlı, sollu iki taraftaki biri yerde diğeri gergiye alınmış bağ dikkatimi çekiyor. Bornova eskiden bağları ve üzümleri ile meşhurmuş bakıyorum asmalarda geçen yıldan kalan nefergeler var. Eylül ayında tekrar gelip bu üzümleri incelemem lazım eğer o eski Bornova üzümlerinden ise birkaç çubuk seneye bizim bağa alabilirim diye düşünüyorum.
Araçlarla yeni hedefimiz KADİFEKALE daha önce gezdiğim bu bölgede Yaşar bey’den Pagos tepesinin tarihini şehrin altında var olan tünellerde çocukluğunda nasıl gezdiğini ve Tarih öğretmeni olan annesinin bu tünelleri öğrencilerine gezdirdiğini dinliyoruz. Bu gün bu tünellerin ne durumda olduğu konusunda bilgilerinin olmadığını ama çocukluğunda bu tünelleri gezdiğinde meydanlar, tüneller ve dehlizlerden geçtiğini aşağıda Lale Sineması, Şifa Hastanesi, Karataş, Konak’ta çok katlı otopark bölgesinde çıkış noktalarının olduğunu anlatıyor. Son bulunan tünelin bu tüneller olmadığını ve su kanalı olduğunu belirtiyor. Kadifekale’yi geziyoruz ve bende daha önce ki gezide öğrendiklerimi burada paylaşıyorum. Bu arada kale çevresinin gecekondulardan temizlenmesi faaliyetinin hızlı bir şekilde ilerlediğini görmek herkesi memnun ediyor. Araçta Konak Belediyesinin ikramı öğle yemeğimiz yerken Agora’ya doğru yola çıkıyoruz.
AGORA’da Güney kapısında Roma İmparatoriçesi Küçük Paustino’nun kemeri önünde Yaşar Bey bizleri bilgilendiriyor. Daha önceki bilgilerime ilave burada ki kazıların nasıl yapıldığını öğreniyorum. Burası kazı öncesi İslam Mezarlığı imiş kazı yapılması kararı verilence görevi alan Selahattin Kanter çalıştıracak adam bulamamış ve kendisine hapishanede ki mahkûmları zimmetle vermişler. Kazı ilerlemiş mahkûmlar bu işi öğrenmiş ve önemli eserler gün ışığına çıkarılmış. Ancak bu arada kaçma planları yapan mahkûmlar aradıkları fırsatı bir öğle yemeğinde bulmuşlar ve hepsi firar etmiş. Kazı durmuş vali mahkûm kullanılmasını yasaklayınca canı sıkılan Selahattin Bey yakında ki Misak-ı Milli İlkokulunun müdürüne dert yanmış ve müdür Selahattin Beye son sınıfların arka sıralarında ki bütün öğrencileri alabilirsin demiş ve kazı bu öğrencilerle devam etmiş. Bu öğrenciler mahallenin zamanında okula gidememiş büyük delikanlıları imiş güçlü ve kuvvetli oldukları için bu görevi layığı ile yerine getirmişler okul müdürü ise Yaşar beyin dedesi imiş. Daha önce gezdiğimiz pek çok yerin kapalı olduğunu görüyor ve yine burada ki bilgilerimi paylaşıyorum.
Bu günkü gezimiz burada sona eriyor. Konak Belediyesine ve Yaşar Beye teşekkür ediyor ve başlangıç noktasına doğru hareket ediyoruz. Mayıs ayında yapılacağını öğrendiğimiz Kemeraltı turunda görüşmek üzere vedalaşıyoruz.
28.04.2011

Yorumlar kapalı